İslam dini baştan aşağı edepdir..
Her insan yaşadığı çeşitli olaylarla imtihan olmaktadır..
önemli olan olaylar bizim istediğimiz yönde gelişince Kuran ahlakını göstermek
değil.. bize göre olumsuz görülen
durumlarda da Kuran ahlakını gösterebilmek..
Nasıl ki, namaz kılmak, oruç tutmak… farz emirlerden ise.. Cenab-ı ALLAHın hoşnut
olacağı pek çok davanış da Kuranı Kerimde bizlere bildirilmiştir.
Ben namazı kılayım, orucu tutayım ama, edebi gözetmeyeyim
diyemez bir insan.
O bana kötü davrandı, hak etti ben de aynısı ile karşılık
vereyim gibi bir davranış mümine yakışmaz.. Asıl olan benim Peygamberim bu
durumda aynısını yapar mıydı? Bunu düşünerek adım atabilmek..
Bu dünyada haklı ya da haksız olmanın hiçbir önemi yoktur..
Yarın hesap tek başına ve çetindir.
Allahın sınırlarında yaşamak kolaydır.. öfkeli olmazsınız..
her olayı Allahın yarattığını bilirseniz, sabredersiniz..
İnsanız tabii ki, inciniriz ama aynısı ile karşılık
vermeyiz..
Aynısı ile karşılık verecek olursak.. cennet ve cehennem
ehli arasındaki fark nasıl olacak?
ALlah'tan tam manası ile korkmayan insan.. hesap vereceğini
unuttuğu için, her taşkınlığı yapabilir..
Ama Allah’tan korkan insan hesap vereceği bilinci ile
yaşadığı için.. kaderin konforunu yaşar..
Allah’a teslim olur.. Allah’a havale eder.
Allah bize iki büyük nimeti sunmuş.. Kuranı Kerim ve
Resulullah (as)’ın sünnetleri.
Mümünler Kuran ve sünneti kendilerine rehber edinip
yaşamlarını ALLAHın hoşnutluğunu kazanmak için devam ettirirler..
Rabbimiz yalnızca Kendisi’ne adanarak ihlasla yapılan
sürekli ve salih davranışlardan razı olacağını Kuranda bildirmiştir;
“Allah, hidayet
bulanlara hidayeti artırır. Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin Katında
sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.”
(Meryem Suresi, 76)
İman şuuru ile davranan bir müminin tek hedefi ALLAhı razı
etmektir..
Bu anlamda Yalnız Onun için çaba gösterir.. kulların ne
düşündüğünün hiç önemi olmaz..
Tüm yaşananlar sadece birer görüntüden ibarettir..
Kuran ahlakını yaşamaya karar veren bir insanın tam teslimiyetle
ALLAH’a yönelmesi ve her gün ahlakını güzelleştirmek için çaba göstermesi
gerekir..
Böylelikle kişinin davranışlarında önemli değişiklikler
meydana gelir..
Allahın terbiyesi altına giren bir insan asla dünyaya
aldanıp, Kuran çizgisinden ayrılmaz.. çünkü iman derinleştikçe ahlak da güzelleşir.
Bundan böyle özünde
sevgi olan Allah korkusu sayesinde hesap gününde hesabını veremeyeceği hiçbir
şeyi yapmamaya azmeder.. Çünkü bu insan, Allah’ın her an kendisini gördüğü bilinci ile
yaşayıp yarın tek başına hesap vereceğine dair kesin bir inanca sahip olur.
İnsanların gerçek anlamda iki dünyada da mutlu olmaları
ALLAHın istediği Kuran ahlakını yaşamakla olur..
Müslümanın görevi ALlahın istediği gibi ibadetleri yerine
getirip, Kuran ahlakını yaşamaktır..
Sadece ibadetleri yapayım, ama ahlaktan yoksun olayım
diyemez..
Bu durumda yapılan ibadetlerdeki samimiyet (sizlik )sorgulanmalıdır.
Allaha samimi kalp ile itaat eden Onun istediği ahlakı da yaşayarak gösterir..
İman bunu gerektirir..
Samimi mümin'in bu dünyadaki en büyük korkusu; Allah'ın sevgi
ve rahmetini yitirme korkusudur..
Korkusu olmayanın kendisini düzeltmek için bir nedeni
olmaz..
Gülümce 17-07- 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder