Öne Çıkan Yayın

NAMAZ KILMAK İSTİYORUM AMA, KILAMIYORUM DİYEN KARDEŞLERİME !

Namaz kılmak bir insanın yeryüzünde ulaşabileceği en büyük mutluluk.. Namazda Allah'ın huzuruna çıkıp O'na durumunu arz etmek...

30 Kasım 2014

Rabbim Sen Çağırdığın İçin Geldim !


(video, ezan sesini ilk kez duyan kadın )

Cenab-ı Allahın davetine kayıtsız kalmayalım.. O bizi ne kadar çok seviyor ve her beş vakitte bir ''buyur kulum '' diyor..
Namaza icabet etmek, geldim Rabbim SEN ÇAĞIRDIĞIN İÇİN  geldim demektir.. Acizliğini bilip eğilmektir.. namaz ile  Rabbini yüceltmektir.. Dahası duymazdan gelmemektir..
Davete icabet etmemek ne demektir, orasını siz düşünün...

Namaz kılmayı çok istiyorum ama kılamıyorum diyenler ile, namazın anlamını hiç düşünmeyenlere ve niçin namaz kılmalıyım diyenlere  ışık olsun inşaALlah..


24 Kasım 2014

NAZ KİME? NİYAZ KİME? HAYDİ SECDEYE !


Naz kime? niyaz kime?
Hangi iş, senin Rabbine koşmandan daha önemli?
Hangi dostun gelecek seni kurtarmaya?
İmandan sonra ilk sorgu namaz..
Bugün namaz kılmadın, borçlusun
Dün de kılmamıştın..
Peki ya yarın?
Yarın yaşayacak mısın? yaşayacak mıyız?
Az sonrası için garantimiz yok..

23 Kasım 2014

İncitme ! (Abburrahim Karakoç şiir )

İNCİTME.. 







Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.

Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.

Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.

İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Kaynak senden incinmesin.

Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.

(Talha Bora Öge seslendirmesi )

Yasaklı Rüyalar(sh.42)
Abdurrahim Karakoç

Resimlerle Namaz Kılınışı

NAMAZ NASIL KILINIR? RESİMLİ NAMAZ KILINIŞI

1- Abdest alınıp, ayakta olarak kıbleye dönülür. Ayakların arası dört parmak açıklıkta olur. Kadınlar, vücûdun şekli belli olmayacak şekilde, tepeden tırnağa kadar örtünür. Yalnız eller ve yüz açık kalır. Ellerini kol ağzından dışarı çıkarmaz. Namazda, kadınlar için en iyi örtülü olmanın en kolay şekli, ellerini de örtecek geniş bir başörtüsü ve ayaklarını da örtecek, geniş ve uzun bir etektir.Niyet edilir. Mesela, ikindi namazının sünnetini kılıp farzına kalkınca “Allah rızâsı için bugünkü ikindi namazının farzını kılmaya niyet ettim” denir. (Resimde görünüşü)



2- “Allahü ekber” diyerek iftitâh tekbîri alınır. Erkekler tekbîr alırken; ellerin içi kıbleye karşı ve parmak araları normal açıklıkta bulunur. Başparmaklar kulak yumuşağına değdirilerek eller yukarıya kaldırılır. (Resimde görünüşü )



Kadınlar tekbîr alırken; ellerinin içi kıbleye karşı, parmak araları normal açıklıkta ve parmak uçları omuz hizâsına gelecek şekilde ellerini yukarıya kaldırırlar. (Resimde görünüşü)




3- Tekbîrden sonra eller bağlanır. Kıyamda yani ayakta iken secde edilecek yere bakılır.Erkekler sağ elin avucu, sol elin üzerinde ve sağ elin baş ve küçük parmağı sol elin bileğini kavramış olarak ellerini göbek altında bağlarlar. (Resimde görünüşü)




Kadınlar Sağ el sol elin üzerinde olacak şekilde ellerini göğüs üstüne koyarlar. Erkeklerde olduğu gibi sağ elin parmakları ile sol elin bileğini kavramazlar. Elleri baş örtüsünün altında tutmaya çalışmalıdır. (Resimde görünüşü)






Ayakta sırasıyla;
- Sübhâneke, - 
Eûzü Besmele
- Fâtiha sûresi
- Zamm-ı sûre okunur. Meselâ, innâa’taynâ… okunur. (Zamm-ı sûre, namazda okunan sûrelere denir.)
4- “Allahü ekber” diyerek rükü’a varılır yani bel doksan derece eğilir ve burada en az üç defa “Sübhâne rabbiyel-azîm” denilir. Rükü’da iken ayakların üzerine bakılır. Erkekler rükü’da, parmaklarını açıp, dizlerin üstüne kor. Sırtını ve başını düz tutar. Bacaklarını ve kollarını dik tutarlar.(Resimde görünüşü)



Kadınlar rükûda, sırtını ve başını, bacaklarını, kollarını dik tutmaz. Sırtlarını biraz meyilli tutarak erkeklerden daha az eğilirler. Ellerini parmaklarını açmayarak dizleri üzerine koyarlar ve dizlerini biraz bükük bulundururlar. (Resimde görünüşü)




Üç defa “Sübhâne rabbiyel-azîm” dedikten sonra, “Semi’allahü limen hamideh”diyerek rükü’dan kalkılır ve ayakta “Rabbenâ lekel-hamd” denilir.

5-Sonra, “Allahü ekber” diyerek secdeye varılır. Secdeye inerken önce dizler, sonra eller, daha sonra da burun ve alın yere konur. Secdede baş iki elin arasında ve hizâsında bulunur. El parmakları birbirine bitişiktir. Secdede iken ayaklar kaldırılmaz. Secdede gözler kapalı olmaz. Burada en az üç kere “Sübhâne rabbiyel-a’lâ” denilir. Erkekler, secdede dirseklerini yanlarından uzak, kollarını yerden kalkık bulundururlar. Ayaklar, parmaklar üzerine dik tutulur ve parmak uçları kıbleye gelecek şekilde yere konur. (Resimde görünüşü)





Kadınlar, secdede kollarını yanlarına bitişik hâlde bulundururlar.Ayaklar bitişik olarak parmaklar üzerine dik tutulur ve parmak uçları kıbleye gelecek şekilde kıvrılarak yere konur.(Resimde görünüşü)




6- “Allahü ekber” diyerek başını secdeden kaldırıp diz üstü oturulur. Otururken, parmaklar dizlerin hizâsına gelecek şekilde eller uylukların üzerine konur ve kucağa bakılır. Burada “Sübhânallah” diyecek kadar kısa bir an oturulur.Bu oturuşta erkekler, sol ayağını yere yayarak onun üzerine oturur, sağ ayak, parmakları kıbleye yönelmiş durumda dik tutulur. (Resimde görülüşü)




Kadınlar ise, ayaklarını yatık olarak sağ tarafına çıkarır ve öylece otururlar.(Resimde görünüşü)
Sonra, “Allahü ekber” diyerek ikinci defa secdeye varılır ve yine en az üç kere“Sübhâne rabbiyel-a’lâ” denilir. (Resimde görünüşü)




7- “Allahü ekber” diyerek secdeden ayağa (ikinci rek’ata) kalkılır ve eller bağlanır.
İkinci rek’atte sırasıyla;
- Besmele,
- Fâtiha,
- Zamm-ı sûre okunur.
Sonra, birinci rek’atta olduğu gibi, “Allahü ekber” diyerek rükü’a varılır ve en az üç kere“Sübhâne rabbiyel-azîm” denilir. (Resimde görünüşü)




8- “Semi’allahü limen hamideh” diyerek rükûdan ayağa kalkılır ve ayakta “Rabbenâ lekel-hamd” denilir.Sonra “Allahü ekber” diyerek secdeye varılır. Birinci rek’atte olduğu gibi yine en az üç kere “Sübhâne rabbiyel-a’lâ” denilir.Sonra, “Allahü ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur ve burada “Sübhânallah” diyecek kadar kısa bir an oturulur.Sonra, “Allahü ekber” diyerek ikinci defa secdeye varılır ve en az üç kere “Sübhâne rabbiyel-a’lâ” denilir.
9- “Allahü ekber” diyerek secdeden doğrulup oturulur.Otururken, el parmakları dizlerin hizâsına gelecek şekilde uylukların üzerine konur ve kucağa bakılır. Buna ilk oturuş ya’ni kâdei ula denir. (Resimde görünüşü)




Ettehıyyatüyü okuyup üçüncü rek’eta kalkılır.
Üçüncü rekatte, Fatiha’yı okur, rüku ve secdeyi yapıp, dördüncü rek’ate kalkar. Dördüncü rek’atte yine Fatiha okunur sonra rüku ve secde yapılarak kâde-i ahıre yani son oturuşa oturulur.
Oturuşta sırasıyla;
- Ettehıyyâtü,
- Allahümme salli,
- Allahümme bârik,
- Rabbenâ âtinâ…duâları okunur.
Erkekler, sol ayağını yere yayarak onun üzerine oturur, sağ ayak parmakları kıbleye yönelmiş durumda dik tutulur. (Resimde görünüşü)




Kadınlar, ayaklarını yatık olarak sağ tarafa çıkarır ve öylece otururlar. (Resimde görünüşü)




10- Önce başını sağa çevirerek “Esselâmü aleyküm ve rahmetullah” denir. Selâm verirken omuzlara bakılır. (Resimde görünüşü)





Sonra başını sola çevirerek sağ tarafta olduğu gibi yine, “Esselâmü aleyküm ve rahmetullah” denilir. Böylece dört rek’at namaz tamamlanmış olur.
Bundan sonra, üç kere “Estagfirullah” denir, sonra, “Âyet-el-kürsî“ okunur ve tesbih çekilir. Yani, otuzüç defa, Sübhânallah, otuzüç defa Elhamdülillah, otuzüç defaAllahü ekber denir. Sonra, Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîkeleh, lehülmülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, denir. Bunları sessizce okumalıdır. Yüksek sesle okumak bid’attır.>Daha sonra duâ edilir. Duâ ederken, eller göğüs hizâsına kaldırılır. Eller göğe doğru açılarak avuçların içi yüze doğru biraz meyilli tutulur ve iki elin arası açık bulundurlur. Dirsekler yanlara yapışık olmaz. (Resimde görünüşü)




Dört rek’atlı sünnetlerin ve farzların ikinci rek’atından sonra Tehıyyat okuyup kalkılır. Sünnetlerin üç ve dördüncü rek’atlarında Fâtiha’dan sonra, zamm-ı sûre okunur. Farzların üçüncü ve dördüncü rek’atlarında yalnız Fâtiha okunur, zamm-ı sûre okunmaz. Akşamın farzı da böyledir. Ya’nî üçüncü rek’atında zamm-ı sûre okunmaz. Vitrin üçünçü rek’atında da, Fâtiha ve zamm-ı sûre okunduktan sonra tekbîr getirip eller yanlara salınmadan erkekler iftitah tekbirinde olduğu gibi kulaklarına, kadınlar omuz hizâsına kaldırır. Sonra “Kunut“ duâları okunur.

Gayr-i müekked olan ikindinin ve yatsının önceki sünnetleri de diğer dört rek’atlı sünnetler gibidir. Ancak, ikinci rek’attan sonraki oturmada Tehıyyattan sonra Allahümme salli ve bârik de okunur. 

Ayrıca, üçüncü rek’ate ayağa kalkıldığı zaman, birinci rek’atte olduğu gibi, Fâtiha ve zamm-ı sûreden önce Sübhâneke ve sonra Eûzü Besmele de okunur.Yani, Eûzübillahi mineşşeytânirracîm, Bismillâhirrahmânirrahîm, denir.
Eûzü , Eûzübillahi mineşşeytânirracîm; Besmele, Bismillâhirrahmânirrahîm, demektir. 



Kaynak: http://www.mumsema.org/namaz-sorulari/237970-namaz-rekatlari-resimli-anlatim.html

Namaz rekatları resimli anlatım böyle kardeşlerim.. İmandan sonra ilk sorgumuz namaz .. O zorlu gün geldiğinde bilmiyordum diye bir bahanemiz olmaz..  Allah herkese dosdoğru  namaz kılmayı nasip etsin..  Gülümce Yıldız

NAMAZ kategorisindeki diğer yazılarımız 
http://www.gulumceninkaleminden.com/search/label/namaz

17 Kasım 2014

Kaza Namazları Konusunda Tereddüt Yaşayan Müslümana Mektup

Kaza Namazları Konusunda Tereddüt Yaşayan Müslümana Mektup





SORU:
Hocam 20 senelik kaza borcum var. Tevbe edip her gün farzları 2 kere kılmaya başladım, Böylece her gün 1 gün borcumu ödemeye çalışıyorum. Her vaktin sünnetlerini de kılıyorum, bunun yanı sıra bazı günler 12 rekat nafile kılıyorum. Ancak internetten araştırınca kaza namazı olmadığını söyleyenler olduğu gibi, bırakın nafile kılmayı sünnetleri bile kılmak ahmaklıktır tarzı yazılar buldum. Bu durumda Nafile kılabilir miyim, sünnetleri kılabilir miyim? Kaza namazlarında nasıl bir yol izlemeliyim? Saygılarımla..

CEVAP:
Selamünaleyküm.
Namazımızın dinimizin direği olduğunu, namazsız Müslümanlığın ispat edilmesi zor bir Müslümanlık olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Ayrıca başka bir hakikat de namazın dinden kopacak son halka olduğunu, namaz halkası koptuktan sonra İslam adına bir iddianın muteber olmayacağını bilmeyenimiz de yoktur.

Bunların yanında iki birbiriyle çelişen görüntü daha vardır ki onları da zikretmeliyiz. Bunlardan biri şudur: Şu asır kadar namaz kılmanın kolay olduğu bir asır her hâlde insanlık görmemiştir. Ne soğuk ne de sıcak artık bir dert değildir. Klimalı camilerimiz var. Sıcak-soğuk sulu abdesthanelerimiz var. Halılı camilerde namaz kılabiliyoruz. Ses sistemlerimiz var. Camilerimiz aydınlık; gündüz gece sorunumuz yok. Ne lazımsa namaz için o önümüzde imkân olarak duruyor. Namaz eğitimi ve öğretimi için de bu asırdaki kadar imkân görmemiştir hiçbir asrın insanı.

Öte yandan, bu asır kadar namaz kaçırma riski taşınmamıştır her hâlde. Günlük hayatın namaza göre endekslenmesi, namazın önünde arkasında randevu verilebilmesi, eğitimin, ticaretin, siyasetin namaza ayarlanması neredeyse talep edilmesine bile gerek kalmayacak kadar önümüzden uzaklaşmıştır. Namaz kıldırmakla mükellef memurları yönetmek için görevlendirilmiş bulunan ve umumen bir caminin kenarında görev yeri olan müftüler ve personeli dahi yanı başlarındaki camide namaz kılmaya vakit bulamayabilmektedirler.

Bunun adı bir çelişkidir. Bir önceki neslin imkânları ile bizim imkânlarımız kıyas kabul etmeyecek kadar farklı iken onların namaz sadakati ile bizim namaz sadakatimiz arasında da kıyas edilemeyecek kadar farklar bulunmaktadır.

Diğer yandan da namazın edasına karşı ortaya çıkan engellerden çok, namazın namaz olarak bizi etkilemesine karşı yani namazın huşuuna karşı engeller vardır. Camilerdeki ses düzeninden namazla ilgili görevleri üstlenenlerin namaza ve görevlerine bakışına kadar pek çok sorun, namazın bizi adam etmesine, kötülüklerden alıkoymasına karşı açık veya gizli bir engel oluşturmaktadır.

Bizim için değişen bir şey yoktur aslında. Önceki nesilleri şeytan açlık veya benzeri bir tehditle korkutup caminin dışına itiyordu. Bizi de başka şeylerle avucunun içinde tutmaya çalışmaktadır. Yani mesele imtihan meselesidir. Namaza karşı tavrımızın nasıl olacağını görmek istedikten sonra Allah Teâlâ, imtihanın boyutu, çeşidi pek önemli değildir. Ne edip edip namazı öncelikli tutan, namazsız hayatı değersiz bulan, ailede, işte, ticarette, siyasette, seyahatte ‘rahmet için önce namaz!’ idrakinde olan bir nesil yetiştirmek zorundayız.

Namazı kazaya bırakmayı konuşamıyor olmalı idik aslında. Ama şimdi bulunduğumuz nokta şudur: Bari kazasını yap da kurtul, cehennemde kalma!

Allah Teâlâ, yardımcımız olsun.

Namazın kazası ile alakalı olarak şu notları dikkate alabiliriz.

1- Bir namaz ancak vakti girince, vaktinin sonuna kadar kılınabilir. Önce veya sonra kılınması mümkün değildir. Başlangıç vaktinden son anına kadar bir zaman diliminde kılınan namaza EDA EDİLDİ denir. O süre içinde kılınamayana da KAZAYA KALDI denir.
Kazaya kalan bir namaz, ilk fırsatta kılınmalıdır. Kazaya kalma nedeni inkâr etmek, basit görmekten kaynaklanırsa bu dinden çıkmış olmak gibi bir sonuç doğurur. Allah Teâlâ muhafaza buyursun.
Uyuya kalma, unutma, eli kolu bağlı bir durumda olma gibi nedenlerle kazaya kalan namaz ilk fırsatta kaza edilir. Çünkü bunlar şer’i bir özür sayılmaktadır. Uzun yıllar namaz kılmayan ve kılmayışının nedeni de TEMBELLİK etrafında dönen nedenlerden biri olan da tevbe eder etmez namazlarını kaza etmelidir.

2- Namazları kazaya bırakmak, tevbe gerektiren bir hatadır. Bu nedenle, namaz kazaya bırakan bıraktığı namazı kaza ettikten sonra, üzerindeki namaz borcundan kurtulmuş olur. Ama ortada bir de vaktindeki bir görevi ihmal etmiş olma suçu vardır. Bu da ayriyeten tevbeyi gerektirmektedir. Yani namazlarını kaza eden, bir de tevbe etmelidir. Çünkü bir namaz borcu bir de namazı vaktinden kaçırma hatası vardır. Kılmak, bunlardan sadece birini gidermektedir. İkincisi ise tevbe ister.

3- Namazlar kaza edilirken sadece farzlar ve vitir namazı kaza edilir. Sünnet namazların kaza edilmesi gerekmez. Çünkü sünnet namazlar, farzlar gibi hesap konusu değildirler. Sadece sabah namazını kılamayan birisi, öğlen namazından önce sabahı kaza ederse sünnetini de kaza edebilir. Ama bu, kaza namazı borcu olanın sünnet namaz kılmasının yasak olacağı anlamı taşımaz. Fakat, borç olan farzları aradan çıkarması makul olandır. Günlük namazları yani kazaya kalmamış vaktinde kılınan namazları kılarken ise sünnetleri de kılar. Dosyasında kaza var diye sünnetleri atlaması gerekmez.

4- Kaza namazları ile alakalı şöyle bir program yapabiliriz:
Öncelikle kazaya bırakmama hedefimiz olur.
Kazara kazaya kalırsa ilk fırsatta onu kaza ederiz.

14 Kasım 2014

TARIK SURESİ



Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla…

1. Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin olsun.
2. Târıkın ne olduğunu bilir misin sen?
3. (O, karanlığı) delen yıldızdır.
4. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın.
5. İnsan neden yaratıldığına bir baksın!
6. Atılan bir sudan yaratıldı.
7. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar.
8. İşte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir.
9. Gizlenenlerin ortaya döküldüğü gün
10. O gün insan için ne bir güç ne de bir yardımcı vardır.
11. Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, yemin ederim ki,
12. (Nebat ile) yarılan yere ,
13. Şüphesiz Kur’an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür.
14. O, asla bir şaka değildir.
15. Onlar bir tuzak kurarlar,
16. Ben de bir tuzak kurarım.
17. Onun için Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek).

 Fatih Çollak Hoca , Tarık Suresi dinlemek için: http://www.youtube.com/watch?v=64eKzgp6GXc

8 Kasım 2014

Kaza Namazı Nasıl Kılınır?






Vakit namazını kazaya bırakmak büyük günahtır.. Hadislerden de anladığımız üzere, kulun imandan sonra ilk sorgusu namazdır..
Bana göre, bir kişinin kaza namazı kılmak için aldığı karar en hayırlı bir karardır.. Çünkü  mahşer hepimizi bekliyor.. O gün ALLAH hesap sorduğunda, nasıl cevap veririz..
Hiç vakit kaybetmeden, gün gün kılmalı.. ömür yettiği sürece..

İslam alimlerimizin genel görüşüne göre kılınmayan bir namaz her ne kadar kaza edilmek sureti ile kişi borçtan kurtulmuş olsa da, işlenen günah için tövbe istiğfar ederek, Allah'tan af dilemesi lazımdır.
Ehli sünnet alimlerimizin çoğunluğu kaza namazı ile  ilgili görüşleri ‘’ kılınabilirdir, geciktirilmeden borçtan kurtulmalıdır ‘’  her ne kadar bazıları da kaza namazı yok dese de, benim de kalbim kaza namazı kılmaktan yana..  Allah emekleri zayi etmez.. huzura borçlu çıkmamak için kaza namazları kılınmalı ..

Yüce ALlah , Kendisinden asla ümit kesilmemesini emrederek, şöyle buyurur: 
    “Ey günah işleyerek nefislerine zarar vermede haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah dilerse bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok affedici ve çok merhametlidir.” (Zümer: 53) 


Cenab-ı Allah merhametlilerin en merhametlisi..  ölüm gibi bir sonuçtan dolayı kaza namazları tamamlanmasa dahi, Allah niyetleri bilir..

“Kulum bir iyilik yapmaya niyet eder, fakat yapmaya muktedir olamaz ise, ona bu güzel niyetine mükâfat olarak, tam bir iyilik yapmışçasına sevap  yazın ‘’ Buhari 

Kendinize bir hesaplama yapın..
Akıl baliğ olunan zamandan itibaren.. Kılmadığınız yılların takvimi çıkarın.. sonrasında gün hesabını yapın. (bayanlar özel günlerinde ve loğusalıkta sorumlu olmadıklarından bu kısma da dikkat edilmeli )



Kaza namazları ne zaman kılınabilir?
Her gün vakit namazının arkasından.. bir vakit (ya da gücünüz nisbetinde ) farzın kazasına niyet edilebilir..  Yatsıdan sonra ya da dilediğiniz zaman bir günlük, iki- üç günlük.. (gücünüz kadar ) kaza namazı kılınabilir.. vitir namazının da kazası vardır..





 Gün içerisinde dilediğiniz kadar kaza namazı kılabilirsiniz..  sadece kerahat vakitlerine dikkat edelim..
Kerahat vakitleri şunlardır: 
Sabah namazından sonra, güneşin çıkış dakikasından itibaren başlayan 45 dakikalık kerahet vaktinde namaz kılınmaz. Öğleye 20 dakika kalınca da öğlenin kerahet vakti girmiş olur, öğle namazına kadar namaz kılınmaz. Akşamın kerahet vakti ise akşam namazına 45 dakika kalınca başlar, akşam namazına kadar devam eder.
Kaza namazında niyet..