Ahmed Şahin - Geçmişin hizmet anlayışlarından mesaj yüklü misaller
Hayatını hizmete adamış Horasan’ın maneviyat büyüğü Abdullah bin Mübarek (H. 182), çevresine dersler veriyor, anlattığı İslam ahlakıyla da dinleyenleri kötü alışkanlıklarından kurtarıyor, örnek insan haline getiriyordu.
Ancak içlerinde biri vardı ki, kaba saba sorular sorarak hem dinleyenleri hem de Abdullah bin Mübarek’i rahatsız ediyordu. Buna rağmen Abdullah bin Mübarek, adamın bu rahatsız edici kaba saba tutumunu tahammülle karşılıyor, iyi halli bir duruma geleceği günlerini bekliyordu.
Bir ara derslerde rahatsızlık veren adamın soruları duyulmaz oldu. Kaba saba adam Merv’den başka bir şehre göçtüğünden artık sohbetlerde bulunmayacağının söylenmesi üzerine herkes sevindi. Ancak Abdullah bin Mübarek’in bu duruma üzüldüğü görülünce kendisine:
- Kötü huylu adam içimizden iyi ki gitti, neden üzülüyorsunuz, diye sordular.
Cevabı tüm hizmet insanlarını düşündürecek örneklikte oldu:
-Ben, kötü huylu adamın içimizden gidişine üzülmüyorum, kötü huyuyla gönderişimize üzülüyorum! İçimize girmiş birini bizler, kötü huyundan kurtarmış olarak göndermeliydik. Bize bu kadar yakın olmanın bir faydasını görmeliydi, kötü huyundan arındırmış olmalıydık. Bu bizim kusurumuzdur.
Bunun için üzülüyor, hatta utanıyorum, bizimle birlikte olduğu halde kötü huyundan kurtaramadan gönderdik diye!
- Bilmem biz de kendimizi sorumlu tutar mıyız aramızda kaldığı halde hiç faydalanmadan ayrılanlardan dolayı?
Yoksa biz de hata hep istifade etmeden ayrılanlarda mı olur, bizim hiç hatamız olmaz mı? Bir nefs muhasebesi yapsak, bir düşünsek mi?
****
Bağdat’ın ileri gelen hizmet insanı İbrahim Havvas (H. 291), bir kafile içinde hacca gidiyordu. Yolda kendisine kafile başkanlığı teklifi yapıldı. İbrahim Havvas:
-Beni reis seçtiğiniz takdirde yol boyunca bana hep tabi olacaksınız, asla itiraz etmeyeceksiniz. Bu şartla kafile başkanlığınızı kabul ederim, dedi. Tereddütsüz kabul ettiler.
Ancak şartlarını kabul ettikleri bu kafile reisi, konakladıkları her yerde tüm önemli hizmetleri kendisi yapıyor, kimsenin yardımını kabul etmiyordu.
Bu durumdan rahatsız olan yolcular: Biz bu hizmetinizden mahcup oluyoruz, siz oturun, biz hizmetleri yapar, size hazır hale getiririz. Siz bizim reisimiz, başkanımızsınız, istirahat etmelisiniz.. dediler.
-Hayır, dedi İbrahim Havvas ve başkanlık anlayışını şöyle anlattı:
-Siz beni reis seçtiniz. Reislik ise hizmet etmeyi gerektirir, yoksa kendine hizmet ettirmeyi değil!
Peygamberimiz de öyle örneklik etti bizlere. Ben Peygamberimiz’in tarif ettiği manada reislik yapmak istiyorum size, yoksa insanları kendime hizmet ettirmek için reisliği kabul etmiş değilim!
İbrahim Havvas Hazretleri’nin bu reislik uygulamasını anlatan talebesi der ki:
-Reisimiz İbrahim Havvas’ın verdiği bu kafile başkanlığı örneğinden sonra içimizde reisliğe talip olan kalmadı. Beni neden reis seçmiyorsunuz, diye gönül koyan bir daha çıkmadı!
-Ne dersiniz bu reislik anlayışına? Başkanlık böyle anlaşılır ve uygulanırsa bu makamı elde etmek için haysiyet kırıcı bir yarış söz konusu olur mu insanlar arasında? Nitekim bu örnekten sonra kimse bir daha kafile başkanı olmak için müracaatta bulunmamış? Manidar değil mi?
***************
Maneviyat büyüğü Rufai Hazretleri (1118) talebeleri ile birlikte sabah namazına camiye giderken yol kenarındaki bir evin penceresinde ışık görmeyen bir talebesi: Bu evin sahibi namaza kalkmamış leş gibi yatıyor, diye söylendi. Bu sözü duyan Rufai Hazretleri öğrencisine dönerek şu sert karşılığı verdi:
-Keşke sen de leş gibi yatsaydın da böyle bir söz söylemeseydin!
Bu olaydan sonra Rufai Hazretleri’nin dershanesine gelen bir adam şu teklifi yaptı:
-Ben sizin dershanenizin tuvaletlerini temizleme şerefini üstlenmek istiyorum, lütfen beni bu şereften mahrum etmeyin!
Hizmet insanının çevre saygısına hayranlık örneği mi dersiniz?
Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
Kaynakça:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder