Öne Çıkan Yayın

NAMAZ KILMAK İSTİYORUM AMA, KILAMIYORUM DİYEN KARDEŞLERİME !

Namaz kılmak bir insanın yeryüzünde ulaşabileceği en büyük mutluluk.. Namazda Allah'ın huzuruna çıkıp O'na durumunu arz etmek...

3 Mayıs 2013

OYUN HER AN BİTEBİLİR !!


“Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda
karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider.

Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur.

Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.” (el-Hadîd 20)

Evet… Oyun bitince şahı da piyonu da aynı kutuya koyarlar!

Dünyadaki makamı mevkii ne olursa olsun, ne kadar yüksek bir konumda bulunursa bulunsun, ne kadar zengin olursa olsun kişi, bütün bunları dünyada bırakarak kabrin kapısından içeri girmek zorundadır.
Ne kadar arzu ederse etsin, ne kadar güçlü olursa olsun, ve ne kadar
imkana sahip bulunursa bulunsun; hiçbir kimsenin bunları kabrin kapısından içeri sokmaya gücü yetmez.
Kabir kapısından itibaren başlayacak ebedi yolculuk için kişi yanında bunlardan hiç birini götüremez.

Bundan sonra kişi, dünyada iken işlediği bazı şeylerle hiç karşılaşmak istemez.
Onların kendisinden uzak kalmasını arzu eder.
“Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister…” (Al-i Imran 3/30)






Bir hadiste Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “
Ölüyü kabre kadar üç şey izler.
                       Bunlardan ikisi tekrar geri döner, bir orada onunla beraber kalır.
             Bu üç şey, ailesi, malı ve amelidir. Ailesi ve malı geri döner.
                        Ameli kendisi ile beraber kalır.” (Buhari )
              Bu hadiste de ifade buyrulduğu gibi, dünyanın malı, mülkü, makamı,
               mevkii, saltanatı, hâkimiyeti, hâsılı nesi varsa bütün bunlar kabrin kapısına kadardır.
               Bunlardan oraya kadar kişiyi izleyenler de oradan geri dönerler.

                       Geride yalnızca bir şey kalır: Sağlığında iyi veya kötü işledikleri...

Kabir kapısından içeri girdikten sonra artık değerlendirme kirterleri dünyadaki gibi değildir.
Artık orada kişi, malına, mülküne, arabasına, villasına, fabrikalarına, iktidarına, fiziki uzuvlarının tamlığına veya eksikliğine, sağlam veya özürlü oluşuna göre değil, kalbine, ameline, ihlâsına, iyiliğine ve takvasına göre değerlendirilecektir.
Buna göre; O kapıdan içeri girdikten sonra,dünyada iken hiçbir şey yerine konmayan nice sultanlar vardır artık.Onlar oranın yıldızlarıdır.
Dünyada iken adı sanı anılmayan nice megastarlar olacak orada…
“O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz.

İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki:
Gelin, kitabımı okuyun!’
Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.
Artık o, hoşnut bir hayat içindedir. Yüksek bir cennettedir.Onun meyveleri sarkar.


Onlara şöyle denir: ‘Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.”(el-Hâkka 69/19-24)
Bunun tersine dünyada iken yerlere göklere sığmayan niceleri de vardır ki orada ya hiçbir şey yerine konmazlar ya da , rezil ve rüsva olurlar.

Onlar:
“Keşke kitabım bana verilmeseydi. Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.
Keşke ölüm her şeyi bitirseydi. Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.
Saltanatım da yok olup gitti.” (el-Hâkka 69/25–29)
 derler..
Ancak artık bütün bunlar fayda vermez.

Son söz üstadın:
Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler.
(Necip Fazıl Kısakürek)

Alıntı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder