Öne Çıkan Yayın

NAMAZ KILMAK İSTİYORUM AMA, KILAMIYORUM DİYEN KARDEŞLERİME !

Namaz kılmak bir insanın yeryüzünde ulaşabileceği en büyük mutluluk.. Namazda Allah'ın huzuruna çıkıp O'na durumunu arz etmek...

18 Mart 2014

İbrahim Bin Ethem Hazretlerinin Hepimize Örnek Olacak Yönelişi..

Evet gerçekten de yürekleri titretecek bir kıssa..  etkilenmemek mümkün değil..

İbrahim Bin Ethem Hazretleri,

 1. Hicri asrın sonu, 2. Hicri asrın başlarında yaşamış, Horosan ilinin Belh şehri sultanıydı. Etrafı madde aleminin güzellikleri ile çevriliydi. Mücevherlerle süslü tahtta oturur, kadife ve atlaslarla süslü yataklarda yatardı.




Yüce Mevlâm, ona da bazı olaylar yaşatıp, kendisine ulaştıracak yolu buldurdu. Yaşadığı olayların ilki, bir av esnasında cereyan etmişti.
Avlanan hayvanlardan hazırlanmış sofradan ekmek kaçıran kuşu takip ettiğinde gördüğü manzara onu hayrette bıraktı. Kuş, ağzındaki ekmeği, bataklığa yarı beline kadar gömülmüş bir adama, vermekteydi. Bu olay sultanı:
- Ben bir sultanım ; kuşları avlıyorum oysa o bir kuş... Darda kalana yardım ettiriliyor. Demek ki Allahû Tealâ herkesin rızkını gönderiyor. Bu bana Rabbimin bir ihtarı olsa gerek" şeklinde derin düşüncelere gömüldü.

Bir başka gün bir başka olay... Sabah namazından çıkan üç dervişin hakkında konuştuklarını haber aldı. Huzura alınan kişiler, derviş olduklarını söylüyorlardı. Ne işle uğraştıkları sorulunca da işlerinin, "Allah’ı zikretmek olduğunu kalplerinin zikirle aydınlanıp nurlandığını ve mutmain olduğunu" ifade ediyorlardı. Kur'an-ı Kerim de de Allahû Tealâ e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu)
Kalpler ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olur) buyurmakta değil miydi? 

İbrahim Bin Ethem bu mesajları aldıkça yüreği alev alev yanıyor, bu yanışa henüz bir mana veremiyordu.

Bir gece sarayın damında koşuşturan ayak sesleri duydu. Sesin sahibine, gece yarısı sarayın damında ne aradığını sordu. Aldığı cevap yüreğine yeni bir kor düşürdü.

Sesin sahibi;
- Devemi kaybettim onu arıyorum.

İbrahim Bin Ethem sarayın damında devenin ne aradığını sorunca, sarayın damındaki zat;
- Ya sen ! Ya sen! Bu atlas yorganlar, kadife yataklarda Allah'ı bulacağını mı sanıyorsun?" diyordu.


Ertesi sabah, divanı topladığında görüşme esnasında içeri heybetli bir zat girdi ve sultana sarayda kalmak, konaklamak istediğini söyledi. 
Sultan;
- Burası han değil cevabını verdi. 

Yolcu;
- Peki daha önce burada kimler kaldı? 

Su!tan;
- Babam! daha önceleride atalarım kaldı.

Konaklamaya gelen zat; 
- Öyleyse herkesin konup göçtüğü bu yer, han değildir de nedir? Dedi.

Sonra hızla yürüyüp saraydan ayrıldı. İbrahim Bin Ethem, arakasından koşup onu kırlarda, yakaladı. 
- Durun! Siz benim aradığım kişi olmalısınız, bekleyin Aileme veda edip geleyim..." dedi. 

Yabancı;
- Bekleyemem ecel aniden gelse, ona bekle diyebilir misin?

Sultan; 
- Söyle kimsin! Yoksa Hızır Aleyhisselam mısın? 

Yabancı; 
- Sana kim gibi ne gibi görünüyorsam oyum dedi.

Bu Hızır A.S. dan başkası değildi. İbrahim Bin Ethem'i irşada davet ediyordu.

Artık İbrahim Bin Ethem'in korları ateşe dönmüştü. Saraydakilerle vedalaşıp, yollara düştü. İçindeki ses ona tekrar saraya dönmesini söylüyordu; ama İbrahim Bin Ethem;
- Sen nefisin ve şeytana tâbîsin, ama beni yolumdan döndüremezsin." diyordu. 

Nefsi cevabını almıştı. Dağlarda rastladığı bir grup derviş onda sultanlık kokusunun hala var olduğunu onu yanlarına kabul etmeyeceklerini söylediler. İbrahim Bin Ethem; İnşallah bir gün beni de aralarına alırlar diye dua etmeye başladı, bu sırada eski bir arkadaşı yanına geldi. İbrahim Bin Ethem, dertlerini anlatmaya başladı. Nefsiyle nasıl mücadele ettiğini bunların altında ezilip kalmaktan korktuğunu söyleyince arkadaşı, şükretmesi gerektiğini ve Allah'ın hiç bir kula taşıyabileceğinden fazla yük yüklemeyeceğini, zorlukların sonunda mutlaka kolaylıklar bulunacağın, bulunca dağıtıp, bulamayınca şükreder hale gelinceye kadar nefsini terbiye etmesini ona öğütleyip ayrıldı.

İbrahim Bin Ethem, çileler çeke çeke menzile ulaşacaktı. Çileler sabır hasletiyle sarılacak, bir top yumak olunca gönül ateşiyle örülüp Hak aşkına giyilecekti. Şükür hırkası sırtta olunca, O gönüle ne gerek?

Dağlarda yaşanan yıllarda odun kesip satıyor, yalnızca ihtiyacı olanı alıp kalanı dağıtıyordu. Böyle geçen bir ömürde artık Hac'a gitme vakti gelmişti. Yolda rastlayan bir kişi nereli olduğunu sordu. 
- Belh şehrindenim diye cevapladı. 

Adam; 
- Desene İbrahim Bin Ethem’in şehrindensin

İbrahim Bin Ethem;
- Sen de mi tanıyorsun onu?

- Onu tanımayan mı var? Tacı tahtı bırakıp, yollara düşmüş diyen yabancıya 

- Hükümdarlık babadan kalmaz insana, Resûlullah’ın halifeleri biatla halife olmuşlardı. Bu bir fıtrat işi İbrahim Bin Ethem kendine göre olanı seçmiş, dostun yoluna baş koymuş, dost olmanın şartı, Kur'an-ı Azimüşşana uymak ve Peygamberimizin sünnetinin muhafazasıdır" dedi.

Hac vazifesini yerine getiren İbrahim Bin Ethem, artık Belh'e dönme zamanının geldiğini anlamış ve Belh'e yağmurlu bir günde ulaşmıştı. Şehre bakıp mırıldandı.
- Belh şehri! Av'da avcıyı avlatan şehir! İşte döndüm uzun yıllar sonra beli bükük nişansız, şansız. 

Uzaktan gördüğü camide namazını kılıp orada gecelemeyi düşündü. Fakat camiye bakan kişi onun bu kılıkta kalamayacağını çıkıp başka yer bulmasını söyledi ve şöyle devam etti;
- Bu camiyi İbrahim Bin Ethem,senin gibi kılıksızlara yaptırmadı dedi. 

Sessiz bir şekilde camiden çıktı. Yağmur yağıyordu sığınacak bir yer ararken bir hamam külhanının ışığını gördü. Yaklaşıp kapıyı çaldı, geceyi geçirip geçiremeyeceğini soracaktı ki, çıkan kişi onu içeri aldı 
- Çok ıslanmışsınız, ateşin yanına geçin nasıl bu kadar ıslandın, sığınacak yer bulamadın mı? sorusuna verilen cevap harikaydı.

- Benim geçici sığınaklarda gözüm yok, ebedi kalacak yerin hazırlığındayım, ona ulaşmayı arzularken, o kayıp kayıp gidiyor. 
Külhancının;

- Siz velisiniz, önden gidenlersiniz, bu cevap hazırlanıp söylenen cinsten değil cevabına büyük bir tevekkül içinde İbrahim Bin Ethem: 

- Bazıları veli derler,bazıları deli, bu sözlere alıştık diye cevap verdi.

Külhancı;
- Sizden nasihat istiyorum deyince, 

- Sabır, sabır, sabır, Allah'ın emirlerini yerine getirmede sabır, yasaklara uymada sabır karşılaşılan her zorlukta sabır...

Bir zamanların sultanı İbrahim Bin Ethem Hz.leri;
- Müsaade ederseniz bir soruda ben size sormak istiyorum. Önce benimle ilgilendiniz sonra bir süre kayboldunuz sebebini öğrenebilirmiyim?"deyince 

Külhancı;
- İşimi bitirmeden sizinle ilgilenseydim, geç kalınmasından dolayı iş sahibinin hakkına riayet etmemiş olurdum” dedi. 

Bu cevap ona yetmişti. Cevap olağan üstüydü.
- Siz mübarek birisiniz. Bir soru daha sorayım, hiç kabul edilmeyen duanız oldu mu? 

Külhancı;
- Allah'a şükür bütün dualarım kabul oldu yalnız bir tanesi henüz kabul olmadı dedi. 

- Peki kabul olunmayan duanız hangisiydi? 

- İbrahim Bin Ethem'le sohbet etmekti deyince, İbrahim Bin Ethem fenalaştı. 

Külhancı;
- Gelin dizime başınızı koyun dedi. 

Başını onun dizlerine koydu. İbrahim Bin Ethem;

- Siz öyle mübarek birisiniz ki sizin duanız için Allahû Tealâ, İbrahim Bin Ethem'i tahtından indirip, süründüre süründüre getirir sizin kucağınızda onun ruhunu aIır.

Sözleri onun son sözleri oldu. Külhancının dudakları kıpırdadı. - innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne)
Biz muhakkak ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız). BAKARA-156

Sabır, sabır, sabır, AlIah'ın emirlerini yerine getirmede sabır, yasaklara uymada sabır, karşılaşılan her zorlukta sabır...

***


Görüyor musunuz, ALLAH dostunun içten duasını..
   O Rahman, kainatın sahibi..  bir VELİNİN DUASINI kabul edip, İbrahim Efendiyi tahtan indirebiliyor.. ikisini karşılaştırıyor..  İbrahim efendi, ALLAH'IN DİLEMESi ile sarayın, köşkün asıl ahiret yaşamının yanında bir hiç olduğunu anlıyor.. 

Buradan iki konu bize ışık oluyor.. 
Birincisi Allah'ın veli kulları çok değerli..   duaları çok değerli..  İkincisi: Allah dilediği kuluna  derin  imanı nasip ediyor..  O'nun her şeye gücü yeter..



Gülümce

Facebook tebliğ sayfamız için: https://www.facebook.com/GulumceYildiz/?fref=ts



Alıntıdır.. 

3 yorum: