Birbirimizi uyarmak zorundayız
Eskiler hep derlerdi, "zaman ahir zaman" diye... Gülüp geçerdik. Ama insanların haline baktığımızda bu sözün pek de yabana atılmayacak bir söz olduğunu görürüz.
İnsanlarda tahammül kalmadı. Birbirimizin onuruna, şahsiyetine aldırış etmeden birbirimizi karalar olduk. Oturduğumuz yerden insanlar hakkında konuşmaya başladık. İftira, gıybet, suizan, karalama gibi büyük günahları iftar sofralarımızın ana menüsü yaptık. İşin kötüsü bütün bunları bir ibadet havası içinde icraya koyduk. Sevmediğimizi karalarken hiçbir ilke ve ölçü tanımadık.
Ramazana yaklaşıyoruz. Haramdan, şerden el çekmek zamanı geldi. Birbirimizi ikaz etmek zorundayız.
Güzel şeylerden bahsediniz
Bu ay boyunca kötü şeyleri kalbinizden ve dilinizden uzak tutunuz. Dedikodu yapanlara çirkin konuşanlara, fazlaca dünyevileşenlere değer vermeyin. Dedikodu yapanlara "Ölü kardeşinizin etini yediniz" deyiniz. Kabir azabının çoğunun söz taşımakta geçtiğini hatırlatın.
Birbirinize ayet ve hadis taşıyın.
Helal kazanıp helal harcayın: Zengin Müslüman hem kendini, hem çevresini ve hem de fakiri kollar. Zekât verir. Hizmet eder. Onun için Efendimiz (s.a.v.): "Veren el, alan elden hayırlıdır" buyuruyor. Allah'ın Resulü (s.a.v.) Mekke'de uzun süre ticaret yapmış ve Mekke'nin hem en şerefli, hem en asil ve hem de en zengin kadınının (Hz. Hatice annemizin) evlenme teklifini kabul etmiştir. Hz. Ebu Bekir'in, Hz. Osman'ın, Hz. Abdurrahman bin Avf gibi zengin sahabenin müminlere çok faydası olmuştur.
Onun için bir lokma bir hırka felsefesi sık sık vurguladığım gibi tasavvufun da dinin de bir ilkesi değildir. Belki dünyaya bakışta bir nefsi muhasebe vesilesidir. Çünkü hiç kimse böyle değildir. Böyle olan birini gösterin bana. Yüzyıllarca Müslüman'a fakirlik edebiyatı yapıldı. Çocuklar okutulmadı. En stratejik yerlerde inancından kopuk insanlar yetiştirildi ve işte manzara da görüldüğü gibi oldu.
Faiz sistemiyle Müslümanlar ya harama ortak edildiler veya borç batağına savruldular. Yurtdışına giden işçimiz ya kaldırım temizledi, ya bahçede ot biçti. Ama şimdi ise mühendis oldu, doktor oldu, fabrikatör oldu.
Mütevazı olun
Kaba, sert, haşin, anlayışsız ve sefahata bulaşmış çok insan var, onların içinde bari siz mütevazı olun. Ebu Zerr (r.a.) bir gün gelir. Üzerinde son derece güzel bir elbise vardır. Kölesinin de üzerinde aynı elbiseden vardı. Bunu gören arkadaşı sorar. Neden aynı giyiniyorsunuz?
Şöyle der: Efendimiz (s.a.v.) kölelerimiz hakkında bize şöyle buyurdu: Onlar sizin kardeşleriniz ve yakın adamlarınızdır. Allah onları sizin emanetinize koymuştur. Kimin kardeşi eli altında ise, yediğinden yedirsin giydiğinden giydirsin.
Yapamayacağı işi buyurmasın. (Buhari, iman, 22: edeb, 44: Müslim, Eyman, 40: Ebu Davud, edeb, 5157: Tirmizi, Birr, 1946)
İnsanları ezmeyin
Başkasına eziyet ederken de vicdanımızı rahatlatacak yığınla fetva ve yol buluyoruz. Başkasının parasını yerken, aleyhinde konuşurken, makamına göz dikerken, malına konarken hiçbir muhasebe duygusu içinde değiliz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle hatırlatıyor: "Müslüman, Müslüman'ın dilinden ve elinden selamette olduğu kişidir. Muhacir ise Allah'ın yasakladığını terk eden kişidir."
Arsızlara prim vermeyin
Saygısız, saldırgan, ruh iklimi bozuk, serkeş ve alçak karakterli insanları sürekli affetmek ve görmezden gelmek bu tür insanlara prim vermektir. İyilik değildir. Yol edindirmektir. Böyle bir yol zararlıdır ve başa beladır.Yüzlerce kişiyi taciz eden veya rahatsız eden birini herkes affederse bu işin sonu nereye varır? Onun için sürekli affedin sözü, adaleti uygulamayın anlamına da gelir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) namus ve iffetine küfreden şair Azze'yi affeder. Kurtulan bu rezil ahlaklı şair yeniden ağzını bozar. Saldırır. Yıpratır.
Haddini aşar. Yeniden yakalandığı zaman affını ister ama Hz. Peygamber (s.a.v.) cezalandırır. Ve bir mümin bir yılanın deliğinden ikinci kez ısırılmaz buyurur.
Düşündüren bir hadis
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadiste kıyamet günü Yüce Allah'ın kendileriyle konuşmayacağı ve kendilerine bakmayacağı üç sınıf insanları sayar.
Bu üç sınıftan özellikle üçüncü sınıfta anılan kişi son derece manidardır. Onu Hz.Peygamber (s.a.v.) şöyle tanımlıyor: Sırf dünyevi bir menfaat için bir imama biat eder. İmam kendisine dünyalık işlerden verirse ona sadık olur. Ama dünyalıktan istediklerini vermezse sadık olmaz sadakat göstermez. (Buhari, Hiyal, 12)
Hadis siyasi bir pozisyonu belki anlatıyor ama dünyadaki her insanı ilgilendiren bir temaya işaret ediyor. İnsanoğlunun bir kısmı Allah'a veya sadık bir imama verdiği sözün değil, dünyasının ve menfaatinin ardındadır. Onun Allah'a veya liderine -imamına- verdiği sözün hiçbir anlamı yok. Samimiyeti tamamıyla menfaatiyle bağlantılıdır.
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/hatipoglu/2014/06/20/birbirimizi-uyarmak-zorundayiz
Nihat Hatipoğlu Hocamıza teşekkürlerimizle, ALLAH razı olsun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder